Yıllardır çocuklarla olan iyi ilişkilerim, matematik bilgi ve tecrübem, öğretmedeki yeteneğim-tutkum-
azmim beni bu çiçek gibi güzel ama mutsuz küçüklere destek olmaya zorlamaktadır.
Matematik desteğini yıllardır veririm, ancak artık bu desteği akademik uzmanlara bırakıp çocukların
en çok sıkıntı çektiği mutsuzluk, öğrenememe, öğrenmeyi istememe kavramlarına yoğunlaşıyorum.
Birebir uygulayarak yaptığım çalışmalar ve bu çalışmalarda tiyatroyu destek amaçlı kullanışım çok
fazla ihtiyaç sahibine ulaşmamı engelliyor. Bu yüzden ön görüşmeler yaparak tarz ve zamanlamayı
belirlemeliyim.
Konuda daha detaylı bilgi verebilmem için ilk okumanızı istediğim yazı hemen aşağıda, Adı "Ödevimiz Ödev" okuduktan sonra sanırım diğerlerini de okumaya devam edeceksiniz .
İyilik ve çocukların hep gülmesi dileklerimle...
R.Sinan Akbaşak
Hafta sonu çalışmamızda her zaman olduğu üzre çalışma saatimizin bir bölümünün
paylaşmak istediklerimize ayırdık. Ancak başlarken çocukların genelde mutsuz oldukları
dikkatimi çekti hâlbuki birlikteyken her birinin gözlerinin içi güler adeta mutluluk fışkırır ama
bu anda böyle değildi…
Çocuklara ne oluyor neden mutsuzsunuz canınız mı sıkkın ters bir durum mu var şeklinde
cevabı da içinde barındıran yönlendirici sorular sormam. Her zamanki gibi paylaşma fırsatı
oluşturur paylaşabileceği kadar kısmı paylaşmasını sağlarım.
Birinci… İkinci… Üçüncü… Neredeyse çocukların hepsi mutsuz ve onları mutsuz eden
konunun ödev olduğunu bir şekilde paylaştı. Bu paylaşımlardan çok şey öğreniyorum.
Okuyarak genellikle masa başında yani çok da incelemeksizin yapılan yorumlara ‘ki bunlara
ahkâm kesme demek istiyorum’ rastlıyorum. Pek çoğu da eğitimci veya benzeri bir meslekten
de değiller.
Bir kızım ve neredeyse hıçkırarak ödevlerinin çok olduğunu, ama yine de müthiş bir çaba sarf
ederek tamamladığını, değerlendirirken öğretmeninin sadece baktığını, iyi kötü aferin ha hı
vay gibi hiçbir yorum-ses çıkarmadığını, aynı tepkisizliği hiç ödev yapmayan arkadaşına da
gösterdiğini söyledi.
Nasıl bir tepki olmalıydı, ya da beklediğin neydi diye sordum.
-En azından ikimiz de aynı tepkiyi almamalıydık…
…
- Yani? Sen onurlandırılmalı, arkadaşım azarlanmalımıydı?
- Evet, bence tam da söylediğiniz gibi olmalıydı…
…
- Peki, senin ödev yapma isteğin gerekçen ihtiyacın her neyse buradaki değerlendirme
ölçüsü arkadaşının yapıp yapmaması mı yoksa bu ödevin sana sağladığı ya da sağlayacağı
katkı mı olmalı?
- Bana katkı olmalı elbette ama ben daha çocuğum ve bana eziyet ediliyor arkadaşım rahat
ediyor gibi hissediyorum… Daha detaylı düşünemiyorum.
İşte çocuklar bu denli özgür konuşacakları ortam başka yerde bulamayınca böylesi dupduru
samimi paylaşım oluveriyor…
Değerlendirme yapmadan önce benzer sorunu olan var mı
diye sordum, pek çok söz istendi, yine bir kızım;
Her öğretmen sadece kendi öğrencisi olduğumuzu düşünüyor ve bütün ödevleri bu
düşünceye göre oluşturuyor...
-Çok anlayamadım… Aslında anladım da genel paylaşım amaçlı biraz daha açıklayabilir
misin?
-Her öğretmenimiz ödev vermek istiyor… Haklılar mı değiller mi bilemiyorum. Ama işin ucu
bize dokunuyor… Şahsen ben bunalıyorum. Okulda geçirdiğim süre çok uzun arada doğru
dürüst beslendiğimiz de söylenemez… Bir de serviste geçirdiğim süre var eklenince kendimi
işçi gibi hissediyorum.
- Öğretmenler nöbetleşe mi ödev vermeli…
-Bilemiyorum… Ama bir öğretmen yarım saatlik ödev verse ki aşağı veren olmuyor…
Toplamda iki saatlik ödeve ulaşabiliyor. Ben iki saatlik ödevi kaldıramıyorum… Bu beni
olumsuz olduğunu bildiğim halde yapmak zorunda kaldığım çözümlere itiyor.
- Özür dilerim yine açıklamana ihtiyacım var.
- Basit… Yalan söylüyorum… Sanırım yine açıklamam gerekecek. Evet, yalan söylüyorum
bildiğiniz yalan… Hani hep söyleme dediğiniz şey ama ben mecbur kalıyorum… Evde
unuttum, Kardeşim hastalandı, İnternet gitti gibi… Yalan söylemezsem beni istemediğim
birçok şey bekliyor.,
- Peki, burada bu denli samimi paylaştığın şeyleri anne-baban öğretmeninle paylaşma şansı
bulamıyor musunuz?
-Espri yapmaya başladınız öğretmenim… Konu zaten onlar… nasıl bunları söylerim bin türlü
cevap verirler… Hiç biri çözüm değildir, genelde benim yetersiz olduğumla biter tartışma…
- Peki, değerlendirmeden önce bir arkadaşını daha dinleyelim lütfen… (Ama içimden avazım
çıktığı kadar haksızlık bu diye bağırıyorum.)
- Haydi, aslanım, bu sefer seni dinleyelim… Evet, bir de erkek arkadaşınızın gözünden
bakalım
- Farklı bir şey söylemek isterdim ama… Bilemiyorum… Ben… Ben ödevin bir ceza… Bir
kaçış olduğunu düşünüyorum.
-Nasıl yani? Cezayı anladım da kaçış… Kim kimden kaçıyor?
- Biz küçüğüz diye adam yerine konmadığımızdan isteyen istediğini yapıyor, söylüyor.
Öğretmenimiz ödev şarttır diyor neden diye sorduğumuzda, öyle öyle büyüyence anlarsınız
diyor. Evde ben ödev yapmak istemiyorum diyorum, o halde televizyon yok diyor babam
tamam diyorum televizyon seyretmeyeceğim zaten seyredecek halim yok olsa ödevimi
yaparım… Nooldu? Taş mı taşıdın diye alaya alınıyorum… Nöbetçiydim baba hem de tam
sekiz saat ayaktaydım… Resmen hizmetçilik yaptım. Öğretmenin tostu çayı, yüzlerce
fotokopi, aşağı yukarı, bunaldım. Ayrıca ben böyle bir şey yapmak istemiyoruuuum.
- ……………………………………
Söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Çocuklar, Evet sizi dinliyoruz dediklerinde göğsüme kurşun sıkılmış gibi hissettim. Eğitimci
olarak cevap vermeliyim… Ama cevap ne? Kim biliyor?
Klasik cevaplar mı vermeliyim…
Çocuklar, Bilgiler tekrar edilmedikçe unutulur. Ne kadar tekrar ederseniz o kadar iyi
öğreneceksiniz. Bu tekrarlar okulda yoğun olarak yapılabiliyorsa bu durumda eve fazla iş
kalmaz. Eğer okulda yeterli tekrar yapılamıyorsa mutlaka eve geldiklerinde tekrar yapmanız
gerekmektedir.
Bazı öğretmenler öğrencilere çok ağır ev ödevi verirken, Bazı öğretmenler ise az, ancak
öğrencinin düşünme becerilerini geliştirici nitelikte ev ödevleri verebilmektedir.
Öğretmenlerde böylesi farklılık olabiliyorken, öğrenciler de birbirlerinden farklılıklar
gösterirler. Ev ödevlerini düzenli biçimde yapan öğrenciler olduğu gibi, bu görevi düzenli
yapmayan öğrenciler de bulunmaktadır.
Veya
… Zaten herkes konuyu öğretmenlerden iyi bildiğini düşünerek konuşuyor. Aslında herkes
her şeyi başkasından daha iyi biliyor. Sus bakayım. Sen kimsin… Sen ne anlarsın. Ödev
vermeyen öğretmen eksik, ilaç vermeyen doktor yetersiz, bağırmayan baba zayıf, ceza
yazmayan polis korkak… Ben mi uydurdum bu yakıştırmaları?
Elbette ki böyle cevaplar veremem… İyi de ne demeliyim bir fikriniz yok mu? Pardon nasıl
böyle bir soru sorabilirim. Elbette ki var fikriniz ama lütfen size kalsın.
Bana, Sen nasıl eğitimcisin ne cevap verdin anlatsana diyeceksiniz elbette… Tabii hakkınız
dersiniz. Evet, ben cevap verdim.
Çocuklar,
Haklısınız… Pek konuda sorunlarınız var, benim bütün bu sorulara cevabım olmalı mı
bilmiyorum ve evet var ama her soruya ayrı bir cevabım var. Yani ortak bir çözüm
oluşturmamız olanağı pek yok gibi Ama yine de genel doğruları tekrar etmeliyim.
Bu söylediklerimi öğretmenlere mi öğrencilere mi anne babalara mı söylediğimi
söylemeyeceğim çünkü bilmiyorum.
Öğrencilerin günde kaç saat ders çalışması gerektiğini söyleyen başarı garantili bir altın kural
yok.
Çocuklar farklı hızlarda gelişim gösterirler Sadece ortalama öğrenciyi değil, bütün
öğrencilerin ihtiyaçları dikkate alınmalı… En önemli kural bu…
Bir deee… Evet, en önemli kuralı atlamamalı... Sevgi olmazsa olmaz.
Duygusal bağ kurulmalı,
Ben aklım erdiğinden beri böyle yapıyorum.
Çocukların çoğu sevmediği ortamda bir şey öğrenemiyor. Ve ben inanıyorum ki tüm çocuklar
böyle. Eğer siz onlarla olumlu duygusal bağ kurarsanız, bu bağ sayesinde anlattığınız her
şeyi dikkatle dinleyecek ve doğal olarak öğrenecekler. Her çocuğu sevmek zor, bunu yapın
demiyorum ama en azından olumlu bir bağ kurun. Günümüz çocukların pek büyük çoğunluğu
işitsel ve görsel yapıdalar, yani sizinle olumlu bir bağı varsa anlattığınız her şeyi zaten
öğreniyor. Ve inanın bana bunun üstüne her şeyi inşa etmek mümkün.
Kesinlikle en büyük ilaç sevgi…
Sevgiyi verecek ortamınız, alabilecek küçüklü büyüklü dostlarınız olsun.
Sevgiyle yaşayın;
Çalışma Programı | Öğrenciye Göre Belirlenecek |
Çalışma Yeri | Ev Ortamı |
Bilgi ve İletişim | R.Sinan Akbaşak 0532 435 97 73 tiyatroterapi@gmail.com |
Telefon:
0532 435 97 73
E-mail:
tiyatroterapi@gmail.com
Çalışmalarımızdan fotoğraflar, videolar ve en güncel gelişmeleri takip edin